Yaklaşık bir hafta önce Avrupa Komisyonu, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın ilk uygulama adımlarından olan Sınırda Karbon Vergisi Düzenlemesi (CBAM) ile ilgili yeni bir açıklama yaptı. Takvimle ilgili gelen önerilerin değerlendirildiği ve sınırda karbon vergisi uygulamasına ilişkin geçiş döneminin 1 Ekim 2023’e ertelendiğini açıkladılar. 1 Ocak 2023’te öncelikli alanlarda uygulamanın geçiş döneminin başlatılması ve 2025 yılı sonuna kadar geçiş döneminin sürmesi bekleniyordu. Başlangıç tarihini 9 ay ertelemiş oldular. Bu tabii ki bizim için iyi haber. Türkiye ekonomisi için AB’ye ihracat çok kritik ve bu nedenle etkilenen birçok sektörümüzün yeşil dönüşüm için neler yapabileceğini bir süredir tartışıyorduk. Şimdi, dönüşüm için kısa da olsa, ek bir zaman kazanmış olduk. Peki ne kadar hazırız ve bu ek süreyi nasıl kullanmak lazım?
Öncelikle özellikle son bir yılda tekstilden otomotive kadar birçok ilgili geleneksel sektörümüzün yeşil dönüşüme yönelik mevcut durumlarını tespit etme ve ihtiyaçlarını belirleme konusunda önemli adımlar attığını söyleyerek başlamalıyım. Tam da bu döneme denk gelen, Eurochambres-TOBB işbirliğiyle gerçekleştirilen TEBD projesinin Yeşil Mutabakat Çalışmasını ReDis’in yürüttü ve Türkiye ekonomisinin 10 sektörü için bu söylediğimi destekleyen sonuçlar elde etti. 10 sektörün her birinde eşit seviyede bir hazırlık başlamamış olsa da, yeşil dönüşüme yönelik farkındalık oluştuğunu ve önemli adımlar atmaya başlayan sektörlerin olduğunu belirtmek mümkün. Biz ReDis’te geliştirdiğimiz yeşil dönüşüme yönelik veriye dayalı yol haritası geliştirme metodolojisini, bu proje kapsamında, ilişkili 5 değer zincirinde konumlanan 10 sektöre uygulama fırsatına sahip olduk: Tarım-gıda, otomotiv, yapı malzemeleri-seramik, demir-çelik, tekstil-hazır giyim.
Buradaki en önemli çıktılardan biri, bu sektörlerin değer zincirlerinde öncelikli ihtiyaç alanlarının ortaya çıkması oldu. Dönüşüme başlamak için öncelikle ihtiyaçları analiz edebilmek lazım; çünkü değer zincirini bir anda bütünüyle dönüştürmek gibi bir durum söz konusu değil. Bu nedenle değer zincirinin hangi aşamasında hangi girdinin, örneğin malzemenin nasıl yeni bir malzemeyle dönüşebileceğini ve bu dönüşümün değer zincirinin bütününde nasıl bir karbon emisyonu düşüşü sağlayabileceğini ortaya koymak gerekiyor. Bu da beraberinde Sınırda Karbon Vergisi Düzenlemesi kapsamında ne tür tedbirlerin önceliklendirilebileceğini ve maliyet-etkinlik değerlendirmesini getiriyor. Ancak ihtiyaçları somutlaştırma adımından sonra, ihtiyaçlara yönelik çözümler geliştirilebilir. Çözüm aşamasına geçmek demek de mevcut ya da yeni gelişen teknolojileri kullanmak demek. Bu aşamada teknolojileri iyi izlemek, hangi teknolojinin nasıl bir çözüm için kullanılabileceğini değerlendirmek ve bu teknolojiye erişmek gerekiyor. Dünyanın farklı yerlerinde ortaya çıkan Ar-Ge çıktılarını ve patentleri izlemek, startupları takip etmek, teknoloji yatırımlarını değerlendirmek ve yenilikçi işbirlikleri tasarlayarak teknoloji transferini gerçekleştirmek en önemli meseleler arasında yer alıyor.
Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) yeşil teknolojilere ilişkin yeni bir veritabanı açıkladı. Veritabanında yeşil dönüşüme yönelik teknolojilere ve hangi çözüm alanlarında kullanılabileceğine ilişkin fikir sahibi olabiliyorsunuz. Bu tek başına elbette yeterli olmaz, şirket-kurum özelinde ihtiyaçlarla birlikte bir yol haritası tasarlayarak uygulamaya geçirmek gerekiyor. WIPO teknolojileri üç grupta değerlendiriyor: Bir süredir uygulamada olan ve test edilmiş teknolojiler, ilk uygulamaları-testleri gerçekleştirilmiş yeni teknolojiler ve çalışmaları devam eden yakın gelecekte uygulamaya geçecek teknolojiler. Bu nedenle ihtiyaçlardan hareketle teknoloji eşleşmelerini ve çözümü tasarlayacak inovasyon yol haritalarına ihtiyaç var.
Veritabanına bakarken inovasyonun ne demek olduğunu yeniden hatırlatmak gerektiğini düşündüm: İnovasyon, yenilik artı değer demek. Yenilik de değer de olmalı ki inovasyon diyebilelim. Yani teknolojinin ihtiyaçla eşleşmesi ve oradan bir çözüm çıkması gerekiyor.
WIPO’da teknolojileri incelerken en çok dikkatimi çekenlerden biri yapı malzemeleri oldu. Petrokimyaya dayanan geleneksel yapı malzemelerinin yeşil dönüşümü önemli konular arasında. Yukarıda bahsettiğim projede bizim de analiz ettiğimiz sektörlerden biri yapı malzemeleri ve seramik sektörüydü. Seramik sektöründe şirketlerle konuşunca yeşil dönüşümde en önemli konu enerji gibi görünüyor. Enerji deyince de üretim süreçlerinde kömür yerine doğal gaz kullanımı öne çıkıyor. Fakat son dönemde doğal gazı doğrudan etkileyen küresel ve bölgesel dinamiklere bakınca, bunu gerçekleştirmenin ne kadar zor olduğunu görüyoruz. Sanayide yeşil dönüşüm için enerji konuşmak bu kadar zorlaşırken, malzeme tarafındaki dönüşümü atlamamak gerekiyor. Malzeme teknolojilerinde yeni bir dönem başlatan çok önemli gelişmeler var. WIPO’da duvar panellerine ilişkin yeni bir teknoloji Hindistan’da geliştirilmiş ve ilk uygulamaları yapılıyor gibi görünüyordu. İlgili patentler ve yeni uygulamaları inceleyince birçok farklı ülkeyi bu teknoloji hazırlığında önemli yol kat etmiş şekilde görmek mümkün. Malzemede inovasyon, yeşil dönüşümün ana bileşenlerinin başında geliyor.
30 Aralık 2022 Cuma tarihinde Nasıl Bir Ekonomi gazetesinde yayımlanmıştır.
Comments